Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Lyon Çetesi
#1
[Resim: 1kJqJG.jpg]

Dostluk ve güven… Birbirini tamamlayan kavramlar. Çocukken benzer hayaller kuran büyüdükçe gerçeklerle yüzleşen insan hayatına anlam katan bu iki vazgeçilmez değer, ölümle burun buruna yaşayanlar için çok daha önemlidir. Silahların gölgesindeki insanların dayanışmasının temeli olan dostluk ve güven, hayatta kalmakla ölmek arasındaki en güçlü bağdır! Dost denilen kişiye beslenen güvenin ihanete uğraması, taşları yerinden oynatmanın ötesinde, ölüme açık davetiye çıkartılması anlamına gelir. Böylesine hassas bir konu olmasına karşın ne yazık ki, en büyük ihanetleri tattıranlar çok sevilen kişiler ve uğrunda her şeyin göze alındığı dostlardır çoğu zaman. Dürüst olmak, yolundan şaşmamak daima öğütlerin başını çeker. Ama işlerin öğütlerden farklı yürüdüğü gerçeğinde bunlardan ödün vermemek de o kadar kolay değildir. Nitekim ‘Bir Mafya Hikâyesi’nde olduğu gibi yıllar boyu omuz omuza yaşanan dostluk darbelerin katmerlisini yer, insan doğasındaki karşı konulmaz zayıflıklardan…
Okulda, ırkından dolayı diğer çocuklarca aşağılanan Momon ile ona tek dost elini uzatan Serge arasında kuvvetli bir dostluk oluşur. Yıllarla birlikte gelişen bu ilişki, ikilinin sarhoşken çaldıkları bir kasa kiraz yüzünden hapse düşmeleriyle daha da perçinlenir. Çingene olmaktan dolayı hep aşağılanan Momon, büyükbaşlarla yaptığı işten parasını da alamayınca kendi çetesini kurmaya karar verir. Can dostu Serge ile birlikte 71’de Lyon Çetesini oluştururken kervancının develerini ürküten ve siyasilere yakın patronlara savaş açan Momon, uğradığı ihanet yüzünden karısıyla birlikte hapse düşer. Momon’a göre bu ihanetin kaynağı Yunanlı lakaplı çete üyesidir. Ancak yıllar sonra yaşanan gelişmeler Momon’u gerçeklerle yüzleştirecektir.
70’li yıllarda Fransa’da şehir eşkıyalığı yapan ‘Lyon Çetesi’yle hayli popüler olan sonrasında kurduğu imparatorlukta ailesiyle birlikte normal bir yaşam süren Momon’un gerçek yaşamından bir kesiti seyirciye sunan ‘Bir Mafya Hikâyesi’, her karesinde dostluğun, güvenin ve vefanın sorgulandığı bir yapım. Ermeni’den Yunanlıya; Çingene’den Fransıza her ırktan elemanın bulunduğu ‘Lyon Çetesi’nin temeli, haksızlıklara başkaldıran bir dayanışma üstüne kurulu. Sevgiyi, kadını ve aileyi her şeyden üstte tutarak bu değerleri öne çıkartan yapımda, her ne pahasına olursa olsun zor gününde dostun yardımına koşma gerekliliği ana tema.
Suç olgusunu arka plana atarak, karakterlere yoğunlaşmayı ve onlarla duygu bütünlüğü yaşamayı sağlayan ‘Bir Mafya Hikâyesi’nin yönetmen koltuğunda eski bir polis olan ve suç konulu filmlerdeki tecrübesiyle dikkat çeken Olivier Marchal oturmakta. ‘Diamont 13’ filminde Gerard Depardieu ile birlikte rol alan Marchal, oradaki eski suçlu ve geçmişle yüzleşme kavramlarını bu gerçek hayat hikâyesinin senaryosuna adapte edip ‘Baba’ filminin sahnelerinden esintiler katarak, Alain Delon filmlerine has bir stille işlemiş. Ölçülü ve kararlı konuşmalar… Keskin bakışlar… Adamlarının ailelerine kol kanat geren ahlaki değerlere düşkün Baba Momon… Gereksiz uzatmalarla cılkı çıkarılmayan, net ve kısa hesaplaşmalar… Sevgi ve samimiyetlerin bile soğukluğun hâkim olduğu bir üslupla aktarıldığı sahneler… Bunlar ‘Bir Mafya Hikâyesi’nietkileyici kılan özellikler. Bu özelliklerin en büyük destekçisiyse, Gerard Lanvin’in cool canlandırması! Rolüyle tam bir uyum sağlayan 62 yaşındaki aktörün duruşu olmasa, böylesine yüzeysel ve öz anlatımdan, kendisini sıkılmadan izlettiren bir film kesinlikle çıkamazdı.
‘Risk ne olursa olsun yapman gerekeni yapacaksın’diyen ‘Bir Mafya Hikâyesi’nin, bu arkadaşlık, dostluk ve güven sorgulamasının dışında siyasi saptamaları da dikkate değer.‘Solcular başa gelirse suçluları Yahudiler gibi kampa toplayacaklar’ sözleriyle suç odaklarının sağ görüşlü partilerce kollandığını vurgulayan film, çetelerin sağcı siyasileri bu amaçla desteklediklerini, sağcıların da koltuk uğruna bu desteği memnuniyetle kabullenip suçlularla el ele verdiklerini net bir dille ifade etmekte. Suç paralarının çoğunun sağcı partilere akıtıldığına dair bu cesur saptama, aynı gerçeğin Fransa sınırları dışında mevcut olduğu düşünüldüğünde daha da önem kazanmakta.
‘Eskiden haydutların sözüne güvenilirdi’diyerek güvenin önemini ve modernleşmeyle birlikte her türlü değerin yozlaştığını ortaya koyan ‘Bir Mafya Hikâyesi’nin eksiği, suç dünyasının ip üstündeki dengesinden yola çıkıp arkadaşlık sorgulaması yaptırmayı hedeflediğinden karakterlerini açmayı önemsememesi! Aslında sonu başından belli olmayan ve olayların akışını geçmişle bugün arasındaki bağlantıyı, başarılı bir paralel kurguyla yansıtan yapımın karakterlerden ziyade ihanet-güven çelişkisine kilitlendiğini düşünürsek ilk bakışta eksik gibi algılanan karakter tanıtımlarındaki boşluk gayet normal geliyor.
Sonuç itibariyle; dostluk-güven-ihanet üçgeninin içine ‘Erkek adam kadın dövmez’ ve ‘Benim çayımın altında başkasının kadınıyla oynaşamazsın’ sözleriyle suçluların gözünde bile kadının, ailenin yerinin yüceliğine dair mesajlarını sıkıştıran ‘Bir Mafya Hikâyesi’, ölçülü ve planlı aksiyonuyla da suç filmi meraklılarına bir seçenek.
[Resim: 1233869.png]
Youtube Kanalım: TIKLA /\  İnternet hızım: TIKLA
Cevapla


Hızlı Menü: